İngiliz yayın organı The Economist’in “terörsüz Türkiye” analizi dikkat çekici idi.
Satır aralarında gizli birkaç cümleyi cımbızladığınız zaman ortaya ilginç bir tablo çıkıyor.
Anlaşılan o ki; İngilizler “terörüsüz Türkiye” sürecinin dışarıdan (yani kendileri tarafından) müdahaleye kapalı olduğunu belirtiyor.
Daha önceki analizlerimizde konjonktürel avantajın Türkiye lehine olduğunu yazmıştık.
Aslında bu durum da benzer bir tabloyu ortaya koyuyor.
Bir başka önemli nokta Amerika Birleşik Devletleri’nin “terörsüz Türkiye” ile ilgili genelde olumlu açıklamalar yapıp ketum davranışı da not edilmesi gereken bir durum.
Yıllarca terör örgütünü besleyip semirtenler süreci destekler durumda…
Bunun tabii ki büyük etkileri olacak.
“Terörsüz Türkiye” demek “terörsüz bölge” demek.
Ama bir başka çıktı olarak önümüzde bölgenin yeniden dizayn edilmeye çalışılması durumu bulunuyor.
İsrail’in Suriye’yi karıştırmak için dürzilerle kol kola girmesi bunun göstergesi.
Bu detaya tekrar döneceğiz.
Terörsüz Türkiye başarılı olursa bölgede kazanmayan kalmaz.
Türkiye ile birlikte hareket eden her zaman olduğu gibi bu konuda da kazanır.
Teröre odaklanmış güçsüz bir Türkiye yerine gündeminde Irak’ın kuzeyinde ya da Suriye’de bulunan terör unsurları olmayan bir Türkiye şüphesiz daha da güçlü olacaktır.
İDEF 2025 fuarında atılan imzalar, açıklanan teknolojiler; Türkiye’nin artık terör ile mücadele kadar konvansiyonel savaşa da hazırlık yaptığını ortaya koyuyor.
Yunanistan’dan gelen “artık Türkiye’yi engelleyemiyoruz!” serzenişinde haklı olduklarını söylemek mümkün.
Silahını dışarıdan almayan bir Türkiye’yi engellemeye çalışmak bu saatten sonra saflık olur.
Şimdi gelelim İsrail sorununa.
Suriye’de türlü oyunlar çevirmeye çalışan İsrail’in ne yaptığını Türkiye çok yakından takip ediyor.
Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın katıldığı bir televizyon programında İsrail ajanlarının bazı ülkeleri dolaşıp Gazze’de yaşayan Filistinlileri kabul etmeleri yönünde baskı yaptığını Türkiye’nin bildiğini açıklaması Ankara’nın en küçük detaylara dahi hakim olduğunun kanıtı.
Öte yandan ABD’nin Suriye ile ilgili yaptığı “karışmayız!” açıklamasının da Türkiye tarafından balıklama atlanılacak bir yaklaşım olmadığı ortada.
Tabii ki devlet aklı hepsini süzüp en doğru kararı verir ama önümüzdeki günlerde Türkiye’nin özellikle yerli milli savunma sistemleri noktasında daha da ileriye gideceğini söyleyebiliriz.
Son soru ve biraz düşünme konusu:
Çevremizde gelişen bunca olan biteni heykel açılışıyla çözmek mümkün mü?
Baklava kutularında Euro’ları götürenler, milyonluk villaları 3 kuruşa kapatanlar, tüm bunları 10. yıl marşıyla perdeleyenler bu süreçleri yönetebilir miydi?
M. Mustafa Yıldız / Haber7