Göreve gelmeden önce de Donald Trump’ın neler yapabileceğini tahmin edebiliyorduk. Ancak kimse bu kadarını beklemiyordu. Geçtiğimiz günlerde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile Oval Ofis’te medyanın önündeki tartışması yeni bir dönüm noktası oldu.
Elbette görüşmeye ilişkin detaylar sıkça konuşuldu. Ancak asıl önemli olan bu krizin gelecek döneme muhtemel yansımaları.
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Türkiye’nin en kıdemli diplomatlarından. Meslek hayatında çok kritik görüşmelere, büyük krizlere hatta savaşlara tanıklık etmiş bir isim.
Özülker ile Trump’ın neden böyle davrandığını, bu durumunda Rusya-Ukrayna savaşına etkisini, Çin’in bu denklemin neresinde olduğunu ve nihayetinde tüm bu yaşananların Türkiye için ne anlama geldiğini konuştuk.
“Trump Ukrayna’yı gözden çıkarmış”
ABD Başkanı’nın diplomatik açıdan kabulü olmayan bir davranış sergilediğini belirterek başlıyor Özülker. Günün sonunda hem sözleri hem beden diliyle aslında ABD Başkanı’nın Ukrayna’yı gözden çıkardığını vurguluyor.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD tarafından kurulan düzenin bugün yine ABD eliyle bozulduğu bir döneme girdiğimize işaret ediyor ve “Sistem çatırdıyor. Çin küresel anlamda çok baskın bir hal almaya başladı. ABD istihbaratı bu şekilde devam edilmesi halinde 2030’da Çin’in kendilerini yakalayacağını rapor etti. Trump ve ekibi buna izin vermek niyetinde değil. Amaçları her ne pahasına olursa olsun ABD’yi yeniden küresel anlamda tek ve en büyük güç yapabilmek.” diyor.
“ABD, Çin ile uğraşırken Rusya’yı yanında istiyor”
Asıl meselenin ABD-Çin rekabeti olduğunun altını çiziyor Uluç Özülker. Bu nedenle Trump’ın Rusya’yı yanında görmek istediğini ve ardından tüm gücüyle Çin’e yönelmek niyetinde olduğunu anlatıyor.
Ancak bunu yapmadan önce de ABD’nin Rusya’yı bir hayli zayıflattığını kaydedip, “Rusya’nın elindeki nükleer gücü aldığınızda geriye bir şey kalmıyor. Ekonomik, sosyal, askeri açıdan küresel liderliğe oynaması imkansız. Ukrayna meselesinden mümkün olan en büyük kazançla çıkıp, uzun bir süre kış uykusuna yatmanın planını yapıyorlar.” cümleleriyle madalyonun Moskova tarafını özetliyor.
“Avrupa Birliği ya da NATO bir güç olmaktan çok uzakta”
‘Eğer ABD ve Rusya anlaşırsa o zaman Avrupa ülkeleri de buna yanıt olarak kendi aralarında bir anlaşma yapabilirler mi?’ diye soruyoruz Özülker’e. Ne Avrupa Birliği’nin ne de NATO’nun aslında tek başlarına bir anlam ifade etmediğine dikkati çekip, devam ediyor:
“Avrupa’daki ülkeler bitik durumda. Fransa ve İngiltere’nin elinde nükleer güç var. Gerisi yok. Almanya deseniz ellerinde savaşmayı bilmeyen 300 bin asker var. Mühimmat stokları da feci durumda. İtalya ya da İspanya başat rol oynayacak halde değil. Bu bilgiler ışığında Avrupa’ya bakalım… Rusya ile savaşabilecek tek bir ülke var mı? Yok. Ukrayna aradan çıkarsa tüm Avrupa Rus korkusunu çok daha yakından hissedecek.
Şimdi AB için bir yol ayrımı var. Eğer Trump’a destek verirlerse Ukrayna tampon olmaktan çıkar. Her şey üstlerine yıkılır. Vermezlerse kendi bindikleri dalı keserler. ABD ile anlaşan bir Rusya Avrupa için kabus olur. Belki burada İngiltere’yi ayırmak gerek. AB’den ayrıldıktan sonra ilk kez Avrupa ülkeleriyle birlikte hareket etme kararı aldılar. Ukrayna’yı destekleyecekler. Ama güçleri nereye kadar yetecek göreceğiz.”

“ABD’nin amacı Çin’in önünü kesmek”
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker’e göre artık dünyadaki büyük kurumların, birliklerin, örgütlerin küresel gidişata yön verebilme imkanı kalmadı. “Trump ve A Takımı köprüleri attı. ABD’nin kendi kurduğu düzen yine ABD eliyle değişiyor. Artık orman kanunları geçerli.” diyor.
NATO üyesi ülkelerin askeri güçlerini toplasak dahi bir ABD etmediğine işaret ediyor Özülker. ABD’nin küresel hegemonyasının sona ermemesi için Trump’ın asli hedefinin Çin olduğunu yineliyor.
“Çin böyle bir durumda Avrupa’ya daha da yanaşırsa ABD’ye karşı bir denge oluşturabilir mi?” diye soruyoruz. Özülker’e göre Çin ile Avrupa’nın yakınlaşması ABD’ye karşı bir kazanım elde edecek gibi durmuyor. Ki zaten Trump hem Avrupa hem de Çin’e karşı ticaret savaşını çoktan başlattı.

“Türkiye’nin kapısını çalmaya mecburlar”
“Elbette bu yeni denklemin Türkiye’ye de etkileri olacak” diyen Özülker sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Yakın bir geçmişe kadar bize burun kıvıran ülkeler Ankara’nın kapısını çalmaya başladı. Mecbur gelecekler. Çünkü başka alternatifleri yok. Herkes için bıçağın kemiğe dayandığı bir durum vardır. Trump’ın eylem ve söylemleri bunu hızlandırıyor. Mevcut tabloya bir bakın? Siz olsanız Trump ya da ekibine güvenebilir misiniz? Mümkün değil.
Türkiye inanın bana çok büyük bir ülke. İtibarı artan ve gücüyle kendini kabul ettiren bir durumdayız. Eğer savunma sanayiinde adımlar atmasak bunları başaramazdık. Jeopolitik açıdan son derece riskli bir yerde olmamıza rağmen bölgede barışı sağlayabilecek tek ülke konumundayız. Şu an olaylara karşı pozisyonumuz doğru. Angajmanlarda da çok dikkatli olmalıyız. Bunu başarabilirsek süreci çok büyük kazançlarla geçirebiliriz.”