Küresel ısınmanın etkisiyle yaşanan iklim değişikliği, son yıllarda tüm dünyanın ortak sorunu haline geldi. Bu değişime dair uyarılar art arda gelirken geçtiğimiz hafta yayınlanan Birleşmiş Milletler’in Dünyadaki Kuraklık Noktaları 2023-2025 Raporu endişe verici tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Raporda, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’ndaki kuraklık riski ele alınıyor. Türkiye topraklarının yüzde 88’inin çölleşme tehdidiyle karşı karşıya olduğu vurgulanırken 21. yüzyılın sonuna kadar ülkemizdeki yağışların yüzde 30 oranında azalacağı öngörüsüne yer veriliyor.
Bu bulgular, iklim krizinin önümüzdeki yıllarda yaratabileceği etkileri göstermesi açısından oldukça önemli. Son yıllarda çeşitli merkezlerde bu konuda değişik araştırmalar yapıldı… Sonuçlar, çalışmadan çalışmaya bazı farklılıklar gösterebiliyor. Nitekim İstanbul Teknik Üniversitesi’nin de katkı sağladığı, UNESCO destekli uluslararası bir çalışma bunun örneği… Söz konusu araştırmanın katılımcılarından biri olan İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Dabanlı’yla hem kendi çalışmalarında elde ettikleri verileri hem de BM’nin raporunu konuştuk.
Çölleşmenin de bir parametresi olan sıcaklık artışından dolayı topraktaki nem azalacak, yer altı sularıyla biraz daha düşük seviyelere girecek ve su kaynaklarımız buharlaşma nedeniyle biraz daha kaybolacak gibi duruyor.
İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Dabanlı
150 yıllık veri tarandı
Doç. Dr. İsmail Dabanlı’nın da yer aldığı ve Akdeniz Havzası’ndaki ülkelerden bilim insanlarının katıldığı araştırma ekibi, yaklaşık iki yıl boyunca ortak bir çalışma yaptı. Araştırmanın temel amacı, bölgedeki iklim dinamiklerini ve yağışların insan faaliyetleri (antropojenik etki) nedeniyle gerçekten değişip değişmediğini bilimsel verilerle ortaya koymaktı.
Bu kapsamda, Akdeniz Havzası’nda 1871 ile 2020 yılları arasındaki 150 yıllık yağış rejimi mercek altına alındı. Toplam 27 ülkeden 68 bilim insanının yer aldığı çalışmada, 23 binden fazla meteoroloji istasyonundan elde edilen gözlem verileri detaylı şekilde analiz edildi.
Sıcaklık artıyor, topraktaki nem azalıyor
“Herhangi bir model verisine değil, birebir ölçülmüş verilere dayalı Akdeniz bölgesinin tamamında yağışların incelemesini yaptık” diyen Doç. Dr. Dabanlı, araştırma sonuçlarına ilişkin şu bilgileri verdi:
“Bunun sonucuna göre orta dönemlerde yağışın azaldığına dair bir kanı vardı. Bu IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporlarında dahi böyleydi. Ama bizim çalışmamız bunun böyle olmadığını, genel itibarıyla toplam yağışların değişmediğini gösteriyor. Daha kısa zaman aralıklarına baktığınız zaman yağışların miktar ve sıklıklarında değişkenlikler var. Ancak bunlar doğal… Toplamda genel itibarıyla biraz daha uzun bir zaman aralığında baktığımızda toplam yağışların değişmediğini ancak sıcaklığın arttığını tespit ettik.”
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz ülkelerinin tamamında sıcaklıkta artış olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Dabanlı sözlerine şöyle devam ediyor:
“Bunun sonucunda çölleşmenin de bir parametresi olan sıcaklık artışından dolayı topraktaki nem azalacak, yer altı sularıyla biraz daha düşük seviyelere girecek ve su kaynaklarımız buharlaşma nedeniyle biraz daha kaybolacak gibi duruyor.”
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü’nün bir risk haritası var. Burada Türkiye’nin çölleşme riski daha kapsamlı verilerle ve bunlara bağlı daha kapsamlı parametrelerle değerlendiriliyor. Bu haritaya göre Türkiye’nin çölleşme riski yüzde 10 zayıf ve yüzde 20-22 yüksek risk grubunda.
Güney ve Ege kıyıları daha riskli
Peki Türkiye’de özellikle hangi bölgelerde kuraklık riski daha yüksek? Sıcaklık artışı, kuraklık ve çölleşme riski birlikte değerlendirildiğinde Güney ve Ege kıyılarının daha riskli olduğunu söylüyor Doç. Dr. Dabanlı… “Yağış rejimi açısından buralar Karadeniz’e göre daha az yağış alıyor” vurgusu yaparak şöyle devam ediyor:
“Marmara’dan Hakkari’ye uzanan bir çizgi çekersek bunun altında kalan bölgenin biraz daha bu süreçten etkileneceğini söylemek mümkün. Yaz aylarında hem Ege hem Güneydoğu Anadolu, hatta Marmara Bölgesi sıcaktan ciddi oranda etkileniyor. Dolayısıyla bu bölgede tarım arazilerinin çölleşme riski potansiyel olarak biraz daha fazla diyebiliriz.”
Doç. Dr. Dabanlı, bu noktada önemli bir ayrımın da altını çizerek kuraklık ile çölleşmenin çoğu zaman birbiriyle karıştırıldığını anlatıyor. Çölleşmenin daha uzun vadede gerçekleşen bir süreç olduğuna dikkat çekiyor.
Çölleşme riski yüzde kaç?
Gelelim Birleşmiş Milletler’in raporundaki yüzde 88’lik çölleşme riskine… Doç. Dr. Dabanlı, bu oranın kökenine ilişkin şu açıklamayı yapıyor:
“Bu rapor aslında Türkiye’de 2020 yılında yapılan bir çalışmaya atıf yaparak yüzde 88 gibi bir oranı belirlemiş. Ancak bizim Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü’nün bir risk haritası var. Burada Türkiye’nin çölleşme riski daha kapsamlı verilerle ve bunlara bağlı daha kapsamlı parametrelerle değerlendiriliyor. Bu haritaya göre Türkiye’nin çölleşme riski yüzde 10 zayıf ve yüzde 20-22 yüksek risk grubunda. Tabii BM’nin çalışması da kendi içerisinde değerlidir. Ancak böyle bir kanı oluşturmak için bence Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü’nün raporu daha doğru olur.”