Biology dergisinde yayımlanan araştırma, bu fosillerin antik tümörlerin yapısını incelemek için kullanılabileceğini ve kanserin evrimsel geçmişini anlamaya katkı sunarak yeni tedavilerin geliştirilmesine zemin hazırlayabileceğini ortaya koyuyor.
ARU’da onkolog olan Prof. Justin Stebbing’e göre bu fikir, 2016 yılında Romanya’da çene kemiğinde tümör bulunan yeni bir dinozor fosilinin keşfiyle doğdu.
Yaklaşık 66-70 milyon yıl önce Romanya’daki Hateg Havzası’nda yaşamış Telmatosaurus transsylvanicus adlı otçul türe ait kalıntılarda, insanlarda da görülebilen “ameloblastoma” adlı iyi huylu bir çene tümörü tespit edildi.
“Kanserin yapısını anlamak için milyonlarca yıl öncesine bakıyoruz”
Imperial College’dan Dr. Biancastella Cereser, “Bu tümörün insan kanserleriyle paralellik gösterip göstermediğini görmek istedik,” dedi. Ardından aralarında Sri Lanka’daki Kelaniya Üniversitesi’nden Prof. Pramodh Chandrasinghe’nin de yer aldığı bir ekip kuruldu.
Fosil Romanya’dan alındıktan sonra, çok ince bir matkapla delinerek gelişmiş bir elektron mikroskobuyla incelendi. Fosilleşmiş kemiklerde, kırmızı kan hücrelerine (eritrosit) benzeyen düşük yoğunluklu yapılar tespit edildi.
Prof. Stebbing, bu bulgunun, sadece iskelet değil, aynı zamanda yumuşak dokuların da korunabileceğini ve böylece kanserli dokuların antik örneklerinin incelenebileceğini gösterdiğini belirtti:
“Artık kanseri sadece günümüzde insan ve hayvan modellerinde değil, milyonlarca yıl önce nasıl geliştiğini de inceleyebiliyoruz.”
“Jurassic Park’ta olduğu gibi DNA değil, protein kalıntıları bulunabiliyor”
Musk’ın filmindeki gibi dinozor DNA’sının korunarak yeniden canlandırılmasının mümkün olmadığını söyleyen bilim insanları, yine de fosillerde yumuşak dokuların içindeki protein kalıntılarının bozulmadan kalabildiğini belirtiyor.
Prof. Stebbing şunları ekledi:
“Tüm çabamız, kanserin moleküler yapı taşlarını anlamak. Bu yapbozun eksik parçalarını tamamladığımızda, daha etkili tedaviler geliştirebiliriz. Bu araştırma da o yapbozun bir parçası.”